Prof. Dr. Bilsay Kuruç yazdı: Merkez Bankası’nın 1 trilyon 636 milyar liralık zararı bilançoda nasıl makyajlandı?

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) emekli öğretim üyesi, eski Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı ve Merkez Bankası Banka Meclis Üyesi Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Dr. Öztin Akgüç‘ün saptamasına dayanarak Merkez Bankası bilançosunda yapılan 1 trilyon 636 milyar liralık ‘makyaj’ı yazdı.

Prof. Kuruç, Cumhuriyet gazetesinde bugün (20 Mayıs 2024) yayımlanan yazısında, “Akgüç diyor ki ‘2 trilyon 424 milyar TL varlığın, 1 trilyon 636 milyar TL’lik bölümü ‘gerçek değer’ değildir..’ Ve bu tutar ‘gerçek değer’miş gibi, bilançonun ‘varlıklar’ına (aktife) kaydedilmiştir. Oysa bu ‘zarar’dır ve ‘özkaynaktan kayıp’ sayılacağı için ‘eksi’ işaretle pasifte yerini almalıdır” görüşünü dile getirdi.

Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un, söz konusu makyajın kaynağına ilişkin olarak yaptığı değerlendirmeyi içeren yazısının ilgili bölümü şöyle:

Makyaj uygun mu değil mi?

“Öztin Akgüç önemli iktisatçıdır. Ciddi bilgi birikimi ve tecrübe sahibidir. 8 Mayıs tarihli Cumhuriyet’te dikkat çekici bir yazısı var: “Ekonominin Bir Sorunsalı TCMB” Merkez Bankası’nın yılsonu bilançosunda bir “makyaj” saptıyor ve sorguluyor. Sorgu hepimizi doğrudan ilgilendiriyor. Akgüç diyor ki “2 trilyon 424 milyar TL varlığın, 1 trilyon 636 milyar TL’lik bölümü ‘gerçek değer’ değildir.” Ve bu tutar “gerçek değer”miş gibi, bilançonun “varlıklar”ına (aktife) kaydedilmiştir. Oysa bu “zarar”dır ve “özkaynaktan kayıp” sayılacağı için “eksi” işaretle pasifte yerini almalıdır! Bu ciddi bir iddiadır çünkü Öztin Akgüç ciddi insandır.

Birkaç nokta var. Birincisi, bir “muhasebe makyajı” olarak zararın “aktifleştirilmesi”! Herhangi bir işyeri buna muhtaç kalabilir. Ama bir Merkez Bankası bu makyaja muhtaç kalabilir mi? İkincisi, bir Merkez Bankası kâr etmek için kurulmamıştır ki zarar etsin. Yılsonunda “devede kulak” kadar kârı olabilir; onu da Hazine’ye devreder. Zarar ise Öztin Akgüç’ün dediği gibi, “özel beceri” gerektirir. Ve üçüncüsü, evet, özel beceri gerektirmiştir ve herkesin kolayca anlayacağı da budur. Türkiye’ye yirmi küsur yıldır giydirilmiş modelin bir “gökkuşağı” var. “Zarar” o gökkuşağının altından geçerek cinsiyet değiştiriyor, “varlığa” dönüşüyor! Tuhaf mı? Değil. Çünkü model “sermayeye göre bölüşüm” esası ile kuruludur. Politikalar değişebilir, enflasyon olur, sonra onun yerine deflasyon getirilir. Modelin esası değişmez, “sürdürülebilir” olmalıdır. Kabaca budur ve TCMB bilançosu da Akgüç’ün verdiği ipucuyla bunu yansıtıyor.

TCMB “maşallah”ı olan o koca zararı, o “heyula”yı nasıl kucağında buldu? Daha önce yazdım. TCMB’nin son “Finansal Hesaplar Raporu” da berrak gösteriyor: Son üç yılda, enflasyon senaryosu sayesinde şirketler kesiminin borcu (borç/ GSYİH) yüzde 72’den yüzde 48’e inmiştir. Yani, şirketlere sadece borçlarını azaltmak üzere GSYİH’nin yüzde 24’ü kadar kaynak aktarılmıştır. Bu birincisi. İkincisi, kamu borcu/ GSYİH oranı da yüzde 42’den yüzde 30’a düşmüş. Yani, kamuya da GSYİH’nin yüzde 12’si kadar kaynak transferi yapılmış. Nereden? Rapor gösteriyor ki hanehalkı varlıklarından! Öztin Akgüç’ün açtığı kapıdan görünen ipucu da burada. Nasıl?

Şimdi, “dolar”ın kıtlaştığı ve belirsizliklerin çoğaldığı 2021 güz başlarına dönelim. Siyasetin sermayeye dağıttığı nimetin kesilmemesi lazım. Yoksa model çatırdar. İki şey icat ediyoruz. Birincisi, “dolar”a eşdeğer, rantiye için yüzde yüz cazip bir icat ki banka sistemindeki “dolar”lar yurtdışına kaçmasın. Bunun adı KKM. “Doların orada duruyor. Geçen zamanda TL’nin değeri düşer, senin için bir ‘kârdan zarar’ doğarsa, bu farkı devletin Hazine’si sana ödeyecek.” Herkesin anlayacağı şekilde, rantiye velinimetimizdir! İkincisi, evet ama yetmez. KKM ile de eşleşen, TL’sini olabildiğince ucuzlatarak (TCMB eliyle “sürdürülen” düşük faizli) enflasyon senaryosu. Enflasyon hız verilen fiyatlarla yürütülen kısa ya da uzun metrajlı bir bölüşüm filmidir. “Esas oğlanlar” daima kazanır. Son üç yıldaki sermayeye göre bölüşüm filminin çekiminde, biliyoruz, ücret payı gelir dağılımında hızla yüzde 24’e düştü ve oraya oturdu. Ucuz para ile tetiklenen enflasyon böylece yukarıda vurgulanan “borç azaltan transferler”i yaratarak sermaye ve siyasete garanti ve ferahlama getirdi.

Özetle, Hazine, KKM’li rantiyeye ödeyeceği bir ek kaynağa kavuştu. Nereden? Hanehalkı kesiminden! Ancak! Ancak, tarih 2023 Mayıs sonuna gelince enflasyon senaryosundan bir deflasyon senaryosuna geçme vakti geldi. Geçişi yapabilmek için “taze dolar” lazım. Modelin “sürdürülebilmesi” için, önce dünya finans sermayesinden “olur” alacak bir ekonomi fotoğrafı çekebilmek lazım. O güne kadar açıklar büyümüş ve bir de rantiyeye KKM için Hazine’den ödenecek “hamule” var. Bu ek yükümlülük bütçe fotoğrafını iyice sevimsizleştirir. Çareyi buluyoruz! Ve buna dünya sermayesinin mümtaz simaları da “olur” veriyor. Buluş, makyajı bütçede değil, Merkez Bankası bilançosunda yapmaktır. TCMB’nin kucağına rantiyeye ödenecek o “hamule”yi bırakıveriyoruz. Öztin Akgüç’ün şaşmaz bilgisi herkese ipucunu gösteriyor…”

Yazının tamamını okumak için

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

x